22 Aralık 2011 Perşembe

12 Aralık 2011 Pazartesi

Rolling In The Deep



Lahana'da gördüm. Çok güzel.. Sabah sabah hüzünlendim. Gerçi zaten hüzünlüydüm galiba..

2 Aralık 2011 Cuma

Happy Birthday Baby!






Doğum günü hediyem :) arkadaşım göndermiş, sabah sabah bi dinledim çok güzel geldi..

Ve de kardeşimin yaptığı harika pastadan yediğim bir dilim daha...




29 Kasım 2011 Salı

the doors - love me two times!

öyle bir geçer zaman ki...

Bugünlerde eski fotoğrafları düzenliyorum. Henüz bilgisayara almadıklarım yaza kadar bekleyecek. Düzgün bir arşiv yapmayı planlıyorum. Aşağıya birkaç fotoğraf ekledim.


Büyük Teyzem ve kuzenim. Ege kıyılarında bir yerlerde.


Dedem, bir zamanların Yugoslavya'sında asker (sağdaki). Yugoslavya'nın İtalya sınırına doğru olan bir yerlerinde. Dedemin bacağına denk gelen kısımdan fotoğraf biraz yırtılmış.





Annem ve babamın nişan fotoğrafı. Annemin elbisesi aslında açık pembe...







28 Kasım 2011 Pazartesi

The Rolling Stones- Paint it Black


Sözleri biraz ürkütücü, biraz kötü; ama muhteşem şarkı.

27 Kasım 2011 Pazar

Çalışmaya başlamadan önce kahve (bir tablet Eti karam, bir çay kaşığı kahve, biraz süt ve su - tadı harika)...


Bir tarafta duman ve bir sürü yapı. Binaların bu sıkışık hali, yeni ve daha yüksek olanların yapılmasıyla pekiştiriliyor (bknz: iki işçinin en üst kısımda çalışmakta olduğu inşaat). Diğer tarafta ise (fotoğrafta görünmüyor) ilçenin çıkışı; açık geniş bir alan ve tarihi taş köprü.




25 Kasım 2011 Cuma

Uzunköprü

I've been in Uzunköprü since yesterday and I'll stay for a while. It is a small town. I am staying in my sister's home. I am confused about a lot of things about my life though it may not be confusion because I know what I want. But it is hard to find a way to make it. I should change things... I guess I've begun with changing place.

14 Kasım 2011 Pazartesi

some small nice things

My sister was here last week! It was awesome to have her here, we had great time. She brought this soap for me from Ayvalık on her way to home. I like natural soaps. And I love olive!





Our hoya (Mum çiçeği). One of my best friends gave it to me last weekend. I can't wait to see its flowers..





Our basil (Fesleğen / Ocimum). It lives in the entrance of our home. This plant is the favorite plant of my great grand mother (aniko Zekiye, who died in 1995 when she was over 90). Her hennaed hands used to smell like basil. I like this plant very much.







4 Ekim 2011 Salı

can't affect

You struggle. It hurts. You struggle again. It again hurts. You feel bad. You wonder if you could have made it different, and even though your answer is no, you still feel bad. You blame yourself. It hurts again. You feel nausea.

5 Eylül 2011 Pazartesi

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Şimdiler

Son zamanlar hızlı, çok hızlı... Tez teslimi yapıyorum. Çook mutluyum bitti diye... Ama üzerimde büyük bir ağırlık... Yorgunluktan. Şimdi geçirmeye çalışıyorum. Bir de dünya çok korkunç, bir sürü kötü olay oluyor. Üzülüyorum, kalbim ağrıyor. İnsanlar, faşist ve kötü. Ama hepsi değil. Güzel insanlar da var. Onlara inanmak istiyorum. Güzel insanların varlığını düşünmek istiyorum. Öyle düşünmezsem bu yorgunlukla birlikte endişeden boğulurum... Yorgunluk ve endişe beni yine zorluyor. Gücümü toplamaya zorluyor. Eve geleli iki ay oldu. Tezimi bitirene kadar sadece çalıştım. Şimdi ise herşeyi düzenleme zamanı. Önce odamı, eşyaları, sonra kendimi... Önce odamdaki çekmecelerden başladım. Aşağıdaki "bişiler" kaydında oradan bişiler var.

Bişiler

Cairns civarındaydım. Yağmur ormanlarını ve Great Barier Reef'i görmek istemiştim. Bir gün oralarda otobüs bekliyordum. Otobüs durağında benden başka kimse yoktu. Yanıma geldi. Uzun boylu ve yapılı fakat zayıfça biriydi. Gözleri donuk ve kanlı gibiydi. Sanırım uyuşturucu kullanıyor olabilir. Benimle tanışmak istediğini söyledi, zamanım olmadığını, az sonra otobüsün geleceğini söyledim. Otobüs gelene kadar konuşalım dedi. Tamam dedim. Güzel bir insandı. Oraların yerlilerindendi. Adalarda altın madedinde çalışıyormuş. Nereden geldiğimi sordu, anlattım. Telefon numaramı istedi, akşam birlikte bişiler yapalım, gezelim filan dedi. Yapamam, zamanım yok, birkaç güne dönmeliyim dedim. Israr etti, email adresimi vererek ısrarına son verdim. Sonra cebinden sigara paketi çıkardı, paketin poşetinde fotoğraftaki altın vardı. O bulmuş madende. Bana vermek istediğini söyledi, kabul edemem dedim. Lütfen dedi. Ama olmaz dedim. Otobüs geldi. Elime hızlıca tutuşturdu. Goodbye Take care dedim. O da aynısı dedi.





Dedemin hediyesi.. on sekiz yaşlarımdaydım.. Dört yıl filan kullanmıştım galiba. Düzgünce çekmeceye geri koyuldu.





Tenis madalyalarımı buldum. Biri liseden, biri taaa ilkokuldan. İlkokuldan olan masa tenisi. Şöyle bir baktım. Küçük çantaya geri koydum. Tenis oynamak güzel... Canım çekti şimdi.

















Böyle bir kutu var. Sydney'deyken suşi almıştık. O zamandan beri odamda böylece duruyordu. Güzel.. . Şimdi içine üstteki kalemleri (anı kalemlerden) koymaya karar verdim.











29 Mayıs 2011 Pazar

şarkı çok güzel



Filmi henüz izlemedim, hiç bir fikrim yok. Ama şarkıya bayıldım. Asu Maralman söylüyormuş.

30 Nisan 2011 Cumartesi

yol yakın




Bir aylık güzel yolculuğun ardından evimdeyim. 17 aydır evim olan yerdeyim. Bavul boşaltma, çamaşır yıkama vb. işleri yaptım. Ve şimdi de odamı temizleyip düzenliyorum. Çok yoğun geçecek olan son ayım için odam düzenli olsun istiyorum. Ve şimdi böyle dip köşe temizleyip düzenlerken eşyalar geliş zamanlarını yerlerini anımsatırken, bu şehri bu kısa zaman içinde nasıl benim yaptığımı, ona nasıl bağlandığımı düşündüm. Fotoğrafta buradayken aldığım kitaplardan bazıları var, güzel anlarda aldığımı hatırlıyorum, büyük ihtimalle Kadıköy'deki ya da Galatasaray'daki kitapçılardan, belki yalnızken, belki bir dost yanımdayken...


NY'tan geliş bavulumu boşalttığımda içindekileren birazı (bu ay burada kullanmayacağım giysiler ve annemlere aldığım hediyeler) bir kutuya yerleşti ve İzmir'e gönderildi. Daimi şehrime. Bir ay sonra ben de gidiyorum oraya. Bu odada kalan diğer eşyalarımla birlikte...


Doktora bitirme fikri sevinçten başımı döndürüyor! Ama buradan İstanbul'dan ayrılmak çok zor gelecek... İstanbul, uzun süre yaşadığım üçüncü şehir oldu. Acaba dördüncü neresi olacak?

24 Nisan 2011 Pazar

NYC







NYC.. Kocaman, renkli, güzel... Gezmekten bacaklarım ayaklarım hala ağrıyor. Harika! Uzun uzun anlatmaya zamanım yok ne yazık ki... İki günüm kaldı, New York bekler.. Gitmeliyim şimdi yine :) Sanırım evimde bloğuma girmem hala yasak. O yüzden uzun süre yazamayabilirim... Hoşçakalın





19 Nisan 2011 Salı

Hoşçakal Ithaca

Ayrılık zamanı, burayı çok çok sevdim!! Umarım bir gün tekrar gelirim...


Art Quad'ın oralar... Love love love :)



Goldwin Smith Hall. Burada çok güzel dersler oldu, güzel anlar.











Kampüs'te College Town'a yürürken geçilen köprünün oradaki nehir. Burada her yanda bir nehir, göl, akarsu vs. var...






Pasfik'te son yemek: Japanese cury rice. Çok güzel..









18 Nisan 2011 Pazartesi

Ithaca is Gorgeous!!!



Ithaca Commons'da Simeons diye çok güzel bir restoran var. Orada harika bir yemek yedim bugün: Greek Burger (Angus Beef with tzatziki sauce) ve de fries ve de harika bir kadeh kırmızı şarap, Finger Lakes bölgesindeki bir üzüm çiftliğinden (Herman Field Cuves). Daha sonra bir dükkan dan aynı marka bir şişeyi NewHaven'da göreceğim arkadaşlarım için aldım (en üstteki fotoğraf). Şişenin yanındaki de kendim için aldığım bir T-shirt. Ve evet Ithaca is gorgeous!!! :)



Beebe Gölü
McClintock Kulübesi: Burası Barbara McClintock ve George W. Beadle'nin (ikisi de nobel ödüllü) arazi laboratuarıymış.Mısırla çalışmışlar.
Cornell Plantations'ın harika görüntüsü. Heryer zaten harikaydı ve söylenene göre bir-iki ay içinde tüm ağaçlar çiçeklenip, yeşerince muhteşem oluyormuş!
Plant Science Binasının giriş kısmı. Bugün üç hafta boyunca Plant Physiology dersini izlediğim, sevgili hocaya "Hoşçakalın" demek için uğradım. Kendisi çok iyi bir akademisyen. Dersi anlatma tarzı çok çok hoşuma gitti.

16 Nisan 2011 Cumartesi

Drifting

Bazen, suruklenmeye kendini kaptirirsin. Ama basini havada tutmak icin elinden geleni yaparsin. Surukleniyorsundur; ama kendini korumaya calisarak, bogulmadan... Cabana, yetenegine saygi duyulur, bu yuzden suruklenme seni "dogrulara" yoneltir. Bunlar' senin icin daha dogru olanlar var gibi hissetsen bile, senin gozunde de dogrudur ve bir de bunun ustune akinti o kadar gucluyken hayir demek zordur. Sevdiklerin, deger verdiklerin akintiyi uflerler, daha hizli suruklenirsin. Arada hosuna giden anlari olur, ya da bisilere tutunup durursun ve baska bisiler icin cabalarsin; ama onlar ancak kucuk cabalar olarak kalir; o an icin sana zevk verir, kafani karistirir, sonra asil akinti yine goturur seni.
Sonra bir an gelir, yorulursun. Kendi dogruna ihtiyac duyarsin, cunku odur cabani bitirmeden kullanan ve her kullanisinda cogaltan. Ama onceki suruklenmelerinin yorgunlugu agirdir. Artik kendi dogrunun dalina tutunmaya karar verirsin, suruklenmeden o dal boyunca uretmek istersin. Ama yorgunluk o dali tutmani zorlastirir: artik cok agirsindir ve cirpinmalarin suruklenmeni bile durdurabilecek gibidir, sanki artik ne dali tutabilirsin ne de suruklenebilirsin...

12 Nisan 2011 Salı

Ithaca'da Bahar

Az önce penceremin önünden hızla geçen geyik :)



Heracles in Ithaca. Bu heykel kampüsteki otelin yanında. Bir tane de Goldwin Smith Hall'ün içinde var.

Üstteki fotoğraf ağacı, alttaki çiçeği...


Bu ağacı seviyorum.
Bu manzara çok hoşuma gidiyor. Arada bir fotoğrafı çektiğim noktaya gidip izliyorum.. Cayuga Gölü ve uzaktaki binalar... Fotoğraftakinden çok fazlası var tabii ki...

Bugün çiçek açmaya başlamış olan ağaçları inceledim biraz. Bu üstteki ağaç türünün bazı bireylerinde sadece koyu kırmızı çiçekler, bazılarında sadece yeşil olan tomurcuklar vardı. Fotoğraftakinde de, gördüğünüz gibi her ikisi birden var. Bu durumu da bir araştırmalıyım. Teoride bildiğimiz birsürü konuyu, doğada gördüklerimizle bağdaştıramıyoruz ne yazık ki... Galiba bu fotoğraftaki hermafrodit birey...
Bu ağacı çok seviyorum. Adını bilmiyorum, öğreneceğim.
College Town'da Pasifik diye küçük bir restoran var. Çok güzel! Tavuk ve sebzeli noodle..

Bu arada Pasifik'in hemen karşısında bir İtalyan Pizzacı var, o da harika! Yarın, tekrar oraya gitmeyi planlıyorum. Doktoramın son anları stresi nedeniyle aldığım kiloları verme işi başka zamanlara kalacak, şuan onlarla ilgili hiç planım yok!
Yine Pasifik'ten Belgium Chocolate Cheese Cake. Aşırı aşırı çikolatalı, dolayısıyla bence harika!!!
College Town'dan Maple Avenue'deki transporation servises binasına doğru yürürken, yolda sıklıkla bu güzel mavi çiçeklerden vardı. Aşağıdaki mor piyano da aynı yol üzerinde.

Evet, bu mor bir piyano :)