23 Aralık 2009 Çarşamba

Nefis yemekler



Kadıköy'de Çiya.. Harika yemekler.. Yuvalama. Bir üstteki ise tadına doyum olmayan kestane kabağı dolması..






İnadına yeşermek :)
Bu yol boyunca yürümek güzeldi..

16 Aralık 2009 Çarşamba

İstanbul

En son yazdığım zamandan şu ana kadar zaman çok hızlı geçti. Başka bir şehirde yaşamaya başladım, bana kendini haftada bir kez gösteren bir şehirde.. Güzel ve korkunç bir şehirde. Ayrıntılarla dolu bir şehirde. O ayrıntılar ki, tek tek bakmam uzun zamanımı alacak ve o zamanlar müthiş zevkli geçebilir. Henüz iki ayrı günde dörder saat ayırabildim ve o kadar güzeldi ki.. Sanırım bu şehrin ayrıntılarını görebilmeyi kendime yeni uğraşı edindim. Sadece görmek değil biraz da yaşamayı o ayrıntılarda..

Bir işim olmasının -ekonomik açıdan bana tırnak içinde biraz özgürlük sağlayan- rahatlığını hissettim ve o işi iyi yapmaya çalışmanın mutluluğunu, hemen ardından yanlış anlaşılmaktan korktum, garip şeyler -önceki yerlerde karşıma çıkmış- ile karşılaştım. Tam anlatamadım ne demek istediğimi. Neyse.. Geldiğim günden beri günde on iki- on dört saat çalışıyor olmama rağmen, işim olmasından memnunum. Ve bugün on saat çalıştım, mutluyum. Akşamım bana ait, az sonra kampüste gösterilen bir filmi izleyeceğim. Sonra belki bişiler okurum, sanırım bir de dinlenmeliyim..

Ve ilk kez kendi evim var! Çok hoş bir şey. Tamamen özgürüm içinde. Gerçi sadece bir oda ve banyodan oluşuyor, ama olsun, benim küçük güzel evim o..

30 Kasım 2009 Pazartesi

sanırım biraz fazla heyecanlıyım...

29 Kasım 2009 Pazar

yol


Valizimi hazırlıyorum. Giysilerim (son aylarda kilo aldığım için sevdiklerimin çoğu üzerime olmuyor, onlardan birkaç tanesini yanıma alıyorum, hani belki eskisi gibi ince olurum umuduyla, planlarıyla ve diğer giysilerim dağınık, parça parça..), kitaplarım (sevdiğim birkaç kitabı yanıma alabileceğim sadece, çünkü 20 kg eşya kabul ediyor uçak; ama tabii ki işle ilgili kitapları, defterleri, makaleleri hazırladım, hepsini düzgünce yerleştiriyorum, makalelerin önemli noktalarının altı çizilmiş, defterlerime notlar alınmış: çalışacağım yöntemin tehlikesini de göz önüne alınca çok titiz, dikkatli ve yoğun çalışmam gerekliliği nedenli ve de yaptığım işi elimden gelenin en iyisi ile yapmayı sevdiğim için), sonra diğer ufak tefek ama önemli eşyalar: banyo lifi, krem, porselen bardak, saat vb. ve de kalemlerim, kalemliğim, tenis raketim, birkaç fotoğraf...

Yeni bir yaşam heyecanı, farklı bir yer... Ve şuan yaşadığım yerde kalmaya devam eden insanların ve doğduğum, büyüdüğüm şehrin şimdiden içime çöken özlemi..
Hayatın böyle olduğunu anladım, uzun bir süre önce anladım aslında. Zaten yolların acısını sevincini yaşamış insanların arasında büyüdüm ve henüz çocukken başladı sevdiğim insanlar yollara, uzaklara gitmeye.. Sonra ben de gittim yollara, ama geri geldim hep. Şimdi yine gidiyorum..
Fotoğrafta ninem ve ben.. Ninem dedemin annesi, on dört yıl önce vefat etti, doksan küsur yaşındaydı, Makedonya'dan İzmir'e göç ettikten otuz yıl kadar sonra. Odasındaki yaylı karyolayı çok severdim, küçükken kardeşimi ve beni oraya yatırır eliyle yavaş yavaş karyolayı sallarken "zaspi sinu, zaspi" (uyu sinu, uyu) derdi ve güzel, sıcak bir uykuya dalardık anikonun tatlı sesiyle.. içimin o derecede ferah olduğu uykuları özledim bir süredir..


22 Kasım 2009 Pazar

Sanırım dört yaşlarımdaydım, babam Ankara'dan bunu getirmişti bana. Çok sevinmiştim. Duvara asılıyor, bir çeşit metalden yapılmış. Eskiden arada bir duvardan indirtirdim, oynardım onunla. Çocukluğumu ve babamın çocukluğumdaki halini hatırlatıyor bana..

15 Kasım 2009 Pazar

İstanbul heyecanı..

1 Kasım 2009 Pazar


Son sekiz aydır iyice karmaşıklaşmış hayatımı düzene sokmak istiyorum.. Anlamsız bir çaba belki. Belki hayatım böyle, düzensiz.. Bunu kabullenerek yaşamalıyım. Ama bu değiştirmek istediğim şeyler için çaba göstermeyeceğim anlamına gelmez. Sadece idealimdeki bütünlükte olmasını beklememeliyim belki.
Tutunmaya çalışıyorum, bir yerlerinden tutmaya.. O ise kayıp gidecek gibi..
Güzel bir filmde yaşlı bir adam şöyle diyordu: "yaşam ihtimaldir, ihtimalin peşinde ol" Hoşuma gidiyor bu söz.
I want to organize my life that has been getting quite complicated for last eight months.. Maybe it is a pointless effort. Maybe my life itself is such unorganized.. I should live with accepting this. But it doesn't mean that I won't try for the things which I want to change. It just I shouldn't wait them to be ideal as in my imaginary harmony.
I am trying to hang on.. But it seems like gonna slip from my hands..
In a nice film, there was an old man saying "life is possibility, aspire possibility" I like that expression..

30 Ekim 2009 Cuma


sütlü, güzel köpüklü kahve..


Vincent Van Gogh

Bu resmi seviyorum.

Belki günün birinde yakın bir dostumun öyle bir restoranı olabilir. :) Ben de sık sık yanına giderim, ona havuçlu keklerini yaparken yardım ederim.. İçlerine bolca tarçın koymayı öneririm. Sonra işler sakinken, kapının yakınındaki masalardan birine oturup kahve içeriz -sütlü, güzel köpüklü kahve- ve havuçlu keklerden yeriz..

29 Ekim 2009 Perşembe

Rengin, ben de sevdim "Pazar" ı. Bu sahne çok güzeldi.

19 Ekim 2009 Pazartesi

K: evet İstanbul'dayım ve evet oyunculuk-sinema devam.. ne de olsa hobi olarak yapmıyorum bunu :)

Ö: merhaba, tam sana yazarken bilgisayara birşeyler oldu.. bayağı da bir yazmıştım.. eğer onlar sana geldiyse iyi, gerçi gönderilenler kısmında göremedim. şimdi tekrar baştan yazmaya çalışacağım, tam aynı cümleler olmayabilir :)şimdi hobinin tanımına baktım şöyle yazıyor: "Hobi veya uğraşı, kişinin mesleği dışında boş zamanlarında yaptığı dinlenme, eğlenme amaçlı ve özel ilgi alanına giren işlerdir."Bu durumda benim hayatımda hobi diye birşey yok.. çünkü bence "boş zaman" diye bir şey yok, ya da işte benim hayatımda boş zaman kavramına karşılık gelen birşey yok.Bunu kendimle ilgili ve oyunculukla ilgili bazı şeyleri açıklamak için söyledim. hani işte benim şuan sinemayla-oyunculukla ya da tiyatro ile ilgili birşeyler üretip üretmediğimden söz edecektim, ama senin söylediğin üzerine benim o konuda ne düşündüğümü söyleme ihtiyacı duydum.Tiyatro, sinema ve de aslında oyunculuk benim için çok önemli ve değerli. Bunu nasıl açıklarım bilemiyorum. Ama şöyle söylersem: onları hayatımın çok geniş bir alanına oturttuğum zamanlar olmuştu, onlar uğrunaçok şeyi göze aldığım zamanlar ve onlar için çok emek verdiğim zamanlar da oldu.. ve de onlardan ekmeğimi kazandığım zamanlar da oldu, mesleğim de oldular bir süre, ve dedim ya hayatımın merkezinde oldukları zamanlar da oldu.. Ama hayatla ilgili kafamın çok karıştığı ve yorulduğu zamanlar geldiğinde - çook karıştığı, hani normal miktarda kafa karışıklığı bence insanı daha da yaratıcı yapabilir- sanat anlamında üretim yapmamın zorlaştığını hissettim. Ve hayatın sürüklemesine bıraktım bir süre kendimi, tamamen bırakmadım tabii, ama yine sevdiğim bir alan içinde tutmaya çalışarak kendimi, hayatın beni onun içinde taşımasına izin verdim.. Çünkü kafamın dinlenmesine çook ihtiyacım vardı.. -kafamın yorgunluğunun nedeni tamamen hayat ve onun içindeki ideolojilerdir-Ve yine sinema-oyunculuk benim için çok değerli ve önemli.. Kafamın karışıklık miktarı da biraz normal boyutlara ulaştı bir süredir, yine sanat anlamında üretebileceğimi hissediyorum.. Ama nasıl nerede yapacağımı bilemiyorum şu an.. Ve az önce dedim ya benim bir mesleğim daha var. Hani büyükler der ya "yapabileceği iş, kolunda bileziğindir" benim iki bileziğim var kolumda. Kendimi yine zinde tutmaya çalışacağım şimdi, sanat anlamında.. Ve eğer üretebileceğim bir an gelirse, ya da koşullar gelirse veya bir şekilde koşullar yaratabilirsem her an üretmeye hazır halde olacağım.. Şimdilerde yine çalışmaya başladım bu anlamda.. Böyle.. Ne hissetiğimi düşündüğümü açıklayabildim mi bilemiyorum.. Çünkü dedim ya son birkaç yıl biraz fazla yoğun ve karmaşıktı... Hoşçakal :)
Ö

17 Ekim 2009 Cumartesi

Küçük ellerimle yaptığım küçücük kağıt gemilerim var benim. O küçük gemiler ki, okyanusu geçebildiler. Ateşte yanmadılar.
Varlıklarını unutuyor olmak aptallık, haksızlık. Haksızlık ediyorum gemilerime, küçük ellerime..

I have got small paper ships those I've done with my little hands. Those little ships could pass the ocean, and they didn't burn in fire.
It is silly to forget their presence. It is unfair. I am being unfair to my paper ships and to my little hands..
Mania.. Why are you so late this time?.. Please come.

16 Ekim 2009 Cuma



Vincent Willem van Gogh

11 Ekim 2009 Pazar

Obsession

After thinking about it for an hour and even though you know it is right number, and you know you checked it several times, still, you open up the envelope and check the number again.
Now you need a new envelope.. And of course number was right!! You decide to buy a new envelope tomorrow before going to post office.. And you know, you will need to check the address -maybe a few times- after writing it again on to the new envelope.. And you feel tired.

3 Ekim 2009 Cumartesi

Litost..

23 Eylül 2009 Çarşamba



Hayatının üzerinde çok büyük etkileri olan insanlar vardır.. Vazgeçilmezdirler.. Tüm çabalarını anlamsız, küçücük hale getirebilirler, emeğini bir anda tüketebilirler.. Değiştiremezsin, etkiyemezsin.. Durum öyledir. O kadar.. Arada bir ters dönersin bu yüzden, bir böcek gibi.. Sonra yine düz dönmeye, yürümeye devam etmeye çabalarsın.. Yıpranırsın, güçlenirsin..

12 Eylül 2009 Cumartesi

o orada.. sen ne yaparsan yap, teslimiyet kaçınılmaz.. sirenlerin şarkılarını duyar gibi olursun, anlarsın: yakınlarda bir yerdedir. sonra görebileceğin kadar yakına gelir, öylesine güzeldir ki, ondan kaçabilmenin tek yolu bir defne ağacına dönüşmektir.. iyice yakınlaşır, kokusunu duyarsın ve dokunur sana.. tüm uzaklaşma çabaların boşunadır, yalandır da belki: belki sen de onun için sirensin..
ö

6 Eylül 2009 Pazar

yorgun olmak.. ağırlıkla ilgili gibi hissediyorum yorgun olmayı.. üç çeşit ağırlığın birleşimi: ilki somut anlamda bir ağırlık, aşırı ötesi yeme nedeniyle son sekiz ay içinde alınmış olan yedi kilogramdan kaynaklanan ağırlık; ikincisi hayatımdaki bir düğüm noktasına gelmiş olmakla ilgili olan ağırlık, düğümde hareket etmek zor, düğüme kadar gelirkenki hoş çaba düğümde yorgunluk-ağırlık hissiyle gösteriyor kendini; üçüncüsü kalbimdeki ağırlık, şu mitral kapak sarkıklığı durumu, doğuştanmış, ama şimdi hissediyorum ağırlığını, neden şimdi hissediyorum emin değilim, ama hissediyorum. ve yorgunum... ama geçeceğini biliyorum.. umarım yakında, çok yakında..

2 Eylül 2009 Çarşamba

Ağzında dağılmış ekmek parçaları, yutulamamış.. Kabul edilmek istenmeyen gerçekler gibi.. Ağzına girebilmiş ama çiğnenememiş.. Hatta daha da gerçek olmuşlar böyle çünkü sindirilememişler..
Üç ya da dört bardak votka, her biri bir dikişte. Anlamamak için, gördüğünü anlamamak, duyduğunu anlamamak için.. Kabul etmemek için dokunduğu, derininde hissettiğinin gerçeğini..
Başka bir anı yaşamaya devam etmek için, onunla yaptığı kendi gerçeğini yaşamak için. Elinde olmayan gerçeği.. Dokunabileceği ama tutamayacağı gerçeği..
Sonra gözlerini açmak yeni sabaha, ağzında kurumuş, taş olmuş küçük ekmek parçalarıyla..
ö

21 Ağustos 2009 Cuma



Türk kahvesi.. Harika.






made by spiders..

sunrays..